İnterrail’den 5 Yıl Sonra

img

Geçmişe Dönüp Önce İnterrail Macerasına, Sonra Geleceğe Bakmak

Interrail yapmadan önce ve interrailden sonra, bugün dönüp geçmişe baktığımızda nelerin değiştiğini gözlemleyebiliyoruz. Vazgeçmemek üzerine yazımızı mutlaka okuyun, oradan başlayan bu macera, hayatımızdaki “iyi ki”lerin başında geliyor. Bugün Keşfetsene varsa, iyi bir seyahat blogu ise, gezi notlarımız yazılıyorsa, bunlar bizi mutlu ederken; size veya ülkemiz seyahat bilincine bir nebze olsun fayda sağlıyorsa bu interrail sayesinde.

2009’da yola çıkarken Barış Türkiye’yi pek gezmemiş, kamplar ve aile seyahatleriyle farklı birkaç ülke görmüş, Taflan‘sa Türkiye’nin büyük bir kısmını gezmiş, ancak yurt dışına hiç çıkmamıştı. İkimiz de günlük hayatta sorumluluklarını bilen insanlardık ancak 35 gün, ikinci bir kişiyle birlikte büyük bir disiplinin içinde evsiz, barksız, yol iz bilmeksizin, az araştırma ile bir bilinmeze ve büyük bir eğlenceye yol açıyorduk.

Gecee

Sırtçantalı (backpacker) gezginliği öğrendik ve hayatla ne kadr paralel olduğunu gördük. Fiziksel bir basitlikten yola çıkalım, çantanıza çok şey almalısınız, birçok ihtiyacınız var görülüyor, ancak aldığınız her gram size yük olarak geri dönüyor çünkü o çantayı siz taşıyorsunuz. Gittikçe de ağırlaşıyor. Aynı hayat gibi işte. Daha çok istediğiniz ve elde ettiğiniz her şeyin, külfeti de sizin oluyor. Ne kadarını taşıyabileceksek, o kadarını önceliklendirmeyi öğrendik backpacker kültürü ile. Yoldayken de, gündelik hayatta da, yaşamımızda da.

Üçüncü yol arkadaşımızla yollarımızın ayrılması, çıkmayan vize, uçacağımız gün iflas eden hava yolu şirketi, ilk gün hırsızlığa maruz kalmamız, birkaç kez küçük kazıklanmalarımız, ufak tartışmalarımız, her dert bize bir şeyler kattı, onları yazdık, burada da güzellikleri yazalım isteriz.

 

Interrail sırasında Avusturya’nın muhteşem doğasının içinden trenle geçtik, Dünya’nın en güzel yapılarından Fontana Di Trevi’nin önünde hem gündüz, hem gece bira yudumladık, O güne kadar ŞanZelize dediğimiz Champ Elysee’de tamam restoranda oturamadık, ama sokakta şarap içip Ferrarilere yaklaştık, Avrupa’nın en lüks plajlarından Nice‘de para sailing yaptık, Dünya’nın en önemli casinolarından Monte Carlo’ya girdik, yan masada iki aylık interrail bütçemizin 10 saniyede eriyişini gördük, hiç tanımadığımız 6 kişiyle Barselona sahilinde uyurken birbirimizi kolladık, San Sebastian‘da deniz böcekleri tattık, İtalya’nın pizzasını, Almanya’nın birasını, İspanya’nın paellasını yerinde yedik-içtik.

Birbirimizden ayrı kompartımanlarda başka başka ülkelerde 10’ar kişiyle sırt sırta uyuduk, Roma’da sokakta yattığımız bir gün ılık bir duşun kıymetini anladık, bir nazar boncuğuna karşılık hiç tanımadığımız 70’lerinde bir İtalyan ablamızın mutluluk göz yaşlarını paylaştık, Venedik‘te Avusturalyalı çılgın bir grupla yarı çıplak toga partiye katıldık, gece ilerleyip çırılçıplaklık seviyesine gelince biraz utandık (ah şimdiki aklımız olsa), yağmur yedik, güneşte kavrulduk, tren camından kafamızı çıkarınca rüzgarı hissettik, 8 ülkede onlarca şehir gördük, arada üzüldük, canımızın sıkıldığı birkaç an oldu, ama çok mutlu olduk. Bir insan 1 aydan uzun süre ağzı açık gezip sürekli mutlu olabilir mi? Bunu yaşadık, ne güzelmiş dedik ve virüslerin en güzeli seyahat virüsüne kapıldık.

Facebook 1 yıl__650x

Sonra gezmeye devam ettik, şu an Keşfetsene‘nin menülerinde görebildiğiniz gibi, geçmişimize baktığımızda sevdiklerimizden ayrı kalan her fırsatı gezmeye ayırdığımızı, interrail ile ilk adımını attığımız Dünya Vatandaşlığı kimliğimize kavuşmaya çalıştığımızı görebiliyoruz birlikte. Barış’ın 37, Taflan’ın 35 ülke oldu seyahatleri ve her geçen yıl üçer beşer artıyor, burada insanlar nasıl yaşıyor diye gidip görmeye, onları tanımaya ve haddimizce anlamaya çalışıyoruz. Yolumuz hiç bitmeyecek, ama umarız hep devam edecek.

Maps2

Interrail’den sonra Lübnan‘ın Bekaa Vadisi’nde de gezdik, Hizbullah köylerine de girdik, Hindistan‘da Dünya’nın en büyük gettolarındaki pisliği ve fakirliği de gördük, İsveç’in zenginliklerini de tattık, Nepal‘de insanlığı ve renkliliği keşfettik, Porto‘da Atlas Okyanusu’nun rüzgarını içimize çektik. Tunus’ta develerle Sahra Çölü’nün içine yürüdük, ilkel şartlarda bedevi çadırında yıldızlar altında uyuduk, Dünya’nın harikalarından Petra’da mum ışıklarıyla aydınlanan tarihi yolda Arap çayı içtik, Kızıldeniz’de mercan resiflerine daldık, Katar‘da paranın insanlara neler yaptırabildiğini ama neler kazandıramadığını öğrenirken, Tayland‘ta çılgınlıkları yaşadık…

Dünya’nın her yerinden tanışıklıklarımız oldu, bir sürüsü arkadaşlığa dönüştü, onları İstanbul’da ağırladık, biz yanlarına gittik, doğum günlerimizde sosyal medya hesaplarımıza yarısı yabancı dilde kutlamalar geliyor ve bugün Türkiye’nin ‘iyi’ gezi bloglarından biri Keşfetsene‘yi yazdık, her gün binlerce kişi bizi ziyaret ediyor ve bize ilham olan Dünya insanlarının bilgilerini onlarla paylaşmaya çalışıyoruz. Bir seyahat blogu olarak birbirimize katkı sağlıyoruz. Sürekli sorular geliyor ve biz ne mutlu ki görmediğimiz, tanımadığımız birileriyle bir şeyler paylaşabiliyoruz.

Döndüğümüz akşam da dedik, 5 yıl sonra da tekrarlıyoruz, iyi ki gitmişiz, iyi ki yola çıkmışız, iyi ki yolda olmuş ve hikayemizi yazmışız, hadi senin hikayeni de bekliyoruz.

interrail rehberi

img

Hatay Mutfağı

Hatay Yöresel Lezzetleri ve Antakya Mutfağı Hatay mutfağı şüphesiz ki Türkiye'nin en zengin mutfaklarından…

8 Yorum

Daha önce hiç yorum yapılmamış

Siz de yorum yazarak bize ulaşabilirsiniz.