KATMANDU’DA GÖRÜLECEK YERLER
Katmandu budist ve hindu tapınaklarıyla öne çıkan bir şehir, hippilerin doğuda yeni bir hayat yolculuğuna çıktığı yıllarda Hindistan’daki Goa’yla beraber en popüler noktalardan biri olmuş. O zamanlar doğru düzgün bir otele bile sahip değilken hippilerin sağladığı popülerlikle gelişmeye başlamış. Himalayalar ve Everest dağcılık turizmi de bunu bir ileri seviyeye taşımış. Nepal’in mütevazı ve güleryüzlü halkı şimdi Katmandu’ya gelen turistlere oldukça aşina. Artık Katmandu’da hippilerden pek eser kalmasa da şehir mistik havasını korumaya devam ediyor.
Thamel
Şehrin turistik merkezi, alışveriş, konaklama, ulaşım, yeme içme gibi yapılacak her şey bu ara sokaklara dağılmış durumda. Önceleri bomboş bir alan olan Thamel turistlerin tüm ihtiyaçlarını Nepal mütevazılığıyla karşılayacak şekilde gelişmiş. Alışveriş için çok seçenek var, dağcılık ürünlerinden, yerel kıyafetlere ve turistik eşyalara önemli bir zaman ayırabilirsiniz. Alışveriş için ideal zaman akşamüstü hava kararmaya yakın zamanlar, dükkanlar kapanmadan hem daha iyi pazarlık yapabilir, hem de ışıklar sönüp etraf karanlığa bürünmeden vakit geçirebilirsiniz. Katmandu’da konaklama için de bu bölgeyi tercih etmek mantıklı olacaktır.
Burası turistik merkez olsa da yerel yaşamın detaylarıyla da oldukça iç içe. Ara sokaklarında dolaşıp, küçük tapınakların önündeki insanların arasından geçmeden, küçük yerel dükkanlarda neler satıldığını incelemeden burası sadece kirli, karmaşık ve insanların size bir şeyler satmaya çalıştığı bir bölge olarak akılda kalır. Konusu açılmışken gezen eski taşıtların ve asfalttan eser olmamasının etkisiyle Thamel’in havası oldukça tozlu ve kirlidir. Kaybolması oldukça kolay olan bölgede gideceğiniz özel bir yerin haritaki yerini bilmek de fayda var, çünkü küçük gibi gözükse de restorandan, otele, dükkanlardan turizm acentelerine 2500’den fazla nokta bu dar sokaklara sıkışıtırılmış.
Basantapur Durbar Square
Katmandu Vadisi’nin 3 eski şehrinde de (Katmandu, Patan, Bhaktapur) birer “durbar meydanı” bulunmaktadır. Durbar’ın anlamı “saray”dır ve bu meydanlar kralın ülkeyi yönettiği, saray, heykel ve tapınakların bulunduğu komplekslerdir. Nepal’in küçük Newari krallıklarından oluştuğu dönemlerde yapılmıştır ve üçü de Unesco Dünya Kültür Mirasları Listesi‘nde yer almaktadır. Halkla bir araya gelme, törenler, festivallerin hepsi bu meydanda gerçekleştirilir ve halen yerel halk oldukça yoğunluktadır. Durbar Meydanı’na ulaşmanın en iyi yolu Thamel’in ara sokaklarındaki sürprizleri gözleyerek gelmektir. Eğlenceli bir seçenek de bisikletli rikşalara atlayıp dar sokaklarda slalom yapmaktır ki biz vakit darlığından bunu seçmiştik.
Girişinden itibaren size rehberlik etmek isteyen insanlar olacak, biz aslında düşünmüyorduk ama adam o kadar tatlıydı ki kıramadık. Detaylı bir haritanız ve kitabınız yoksa hikayelerinde ve tarihinden bağımsız olarak burası güzel bir seyirlik olur, ama rehberle sohbet ederek ve dinleyerek biz bu keyfi katladık. Rehbere 600 Nepal Rupisi ödedik, çok sevdiğimiz için de 200 rupi de bahşiş verdik. Durbar Meydanı’na giriş ücreti ise 750 Nepal rupisidir.
Meydandaki gezintiye tarihi değeri büyük, şehre adını veren Kasthamandap Tapınağı ile başlanabilir. Tarihi biraz tartışmalı olsa da 12. yüzyıl cicivarında yapıldığı söyleniyor. Önceleri bir toplum merkezi olarak hizmet verse de şimdi Gorakhnath adlı 13. yüzyılda yaşamış, dünya nimetlerinden elini çekmiş bir adama adanmış. Yapının köşelerinde de fil başlı tanrı Ganeşin figürleri bulunuyor.
Maju Deval, nam-ı değer hippi tapınağı. Bu tapınaktaki 9 basamakta hippiler bütün gün oturup, gitar çalarak, sağlığa çok zararlı pis maddeler kullanırmış. Ekipman eksikliği olsa da hippilerin yolunu izleyip, yerel halkla beraber tapınağın merdivenlerine oturup hayatın akışını seyretmek, abartıp “air guitar” hareketleri yapıp hayallere dalmak anlatırken bile çok heyecan verici. Tapınak baş tanrılardan Şiva’ya adanmış ve hemen yanı başında aşk ve arzunun tanrısı Kam Dev’e adanmış küçük beyaz bir tapınak bulunuyor.
Hanuman Dhoka Sarayı, kral ve hanedanın yaşadığı saray alanı, sarayı bölgeden tamamen ayırmak güç, saray da kendi içindeki tapınakları ve meydanlarıyla bir kompleks ama günlük yaşantı içinde meydanla tamamen bütünleşmiş. Nepalce’de “Dhoka” kapı demek, “Hanuman” ise maymun tanrısı. Sarayın renkli oymalarla dolu kapısının önünde maymun tanrısı Hanuman’ın ürkütücü bir heykeli bulunuyor. İbadet için üzerine sürülen yağlardan aşındığı için üzeri kırmızı bir örtüyle kaplı. Sarayı kötü ruhlardan ve hastalıklardan koruyan tanrı oldukça ürkütücü. Kompleksin içinde meydanın en görkemli tapınağı olan Taleju Tapınağı da bulunuyor. Tapınak Hindu ve budistlere dahi sadece senede bir gün Dashain festivalinin 9. gününde açılıyor ve şans o ki biz o gün oradaydık :) Önünde uzanan inanılmaz kalabalık bu senede bir gerçekleşen fırsat için beklemekteydi.
Kumari’nin evinde (Kumari Bahal) , Durbar Meydanı’nın ve belki de Katmandu’nun en turistik, gizemli ve biraz da hüzünlü geleneği gözlemlenebiliyor. Sayısız tanrı ve tanrıçaya sahip Nepal’de Kumari Devi, yaşayan çocuk tanrıça bu evde kalıyor. Benzer şekilde yaşayan tanrıçalar ülkenin başka yerlerinde olsa da Katmandu’nun tanrıçası bunların en önemlisi, İngiltere’de kraliçe neyse burada da Kumari Devi o kadar önemli ve simgesel. Kumari Devi 4 yaşından ergenliğe kadar olan yaş aralığında birçok katı fiziksel özellik ön koşullarını karşılayan kızlar arasından seçiliyor. Adaylar karanlık bir odaya kapatılıyor ve korkutucu seslerle eşliğinde dans eden maskeli adamlar, bufalo kafaları eşliğinde bir korku testine tabi tutuluyor, bunları aşan aday kötülük karşısında iyiliğin tanrıçası Durga’nın reenkarnasyonu kabul ediliyor ve yeni Kumari seçiliyor. Kumari seçildikten sonra tanrıça bu evde yaşamaya başlıyor ve sadece yılda birkaç kez evden dışarı çıkıyor. Nepal’in en önemli festivali olan Indra Jatra Festivali’nde bir tahtla tüm şehirde gezdirilir ki dışarıda geçirdiği en uzun zaman budur. Kumari ilk adetini gördüğünde normal bir ölümlüye dönüşür ve tanrıça arayış süreci tekrar başlar. Kumarilere iyi miktarda bir emeklilik parası ödendiği söyleniyor ama aynı normal hayata adapte olmakta da zorluk çekiyorlar. Kumari cama çıkarak bazen kendini gösteriyor, fotoğrafını çekmek kesinlikle yasak ama tanrıça yok iken bu çok güzel avlunun fotoğrafı çekilebiliyor. Enteresan bilgi; 2005 yılında tanrıçanın korumalarının meydana giriş ücretinden %10 pay talebi kabul edilmeyince, tanrıça turistler için cama çıkmayı reddederek greve gitmiş.
Meydanda tapınaklar dışında özellikle tanrıları sembolize eden heykeller de dikkat çekiyor. Kala Bhairav olarak anılan Şiva heykeli en enteresan ve ürkütücüsü. Bizim favorimiz ise Seto Bhairab heykeli idi. “Yok edici” bir tanrı olan Bhairab’ın kafasının kocaman heykelinin önünde yalan söyleyenin öleceğine inanılıyormuş ve mahkemeler bu tanrı figürünün karşısında yapılıyormuş. Bizim sevmemizin nedeni ise biraz farklı. Denk geldiğimiz Indra Jantra Festivali sırasında yılda bir kez tanrının ağzından bira dökülüyor ve insanları o biradan içebilmek için resmen savaş veriyor. Bu yüzden halk arasında “alkol tanrısı” olarak anılıyor. Güzel tanrı:)
Durbar Meydanı’nı özel kılan yan hayatın akışının belki geçmişteki gibi olmasa da büyük bir yoğunlukta devam ediyor olmasıdır. Bu özelliği bu meydanı birçok turistik noktadan çok farklı şekilde içinde yaşanılan bir alana dönüştürüyor ve siz de bu hayata, adetlere, ibadetlere misafir oluyorsunuz. Her köşenin, her taşın, yerdeki pirincin, duvara sürülmüş bir rengin anlamı var. Bu apayrı hayata tanık olmak çok heyecan verici.
Meydanın çevresinde Mandala resimlerinin satıldığı dükkanlar bulunuyor. Mandala, Budizm ve Hinduizmde evreni temsil eden simgelerdir. En genel tanımla simetrik ve kusursuz bir düzende simgeler içeren şekillerdir. Dükkanlarda fiyatlar biraz yüksek olsa da resimler çok etkileyici.
Freak Street
Durbar Meydanı’nın güney çıkışında, asıl adıyla Jochne Sokağı’nda 60’lı yılların en büyük hippi merkezlerinden biri yer alıyordu. Burası ucuz ötesi otellerin, renkli binaların, ucuz keyif verici maddelerin, aydınlanmanın, sınırların aşılıp farklı bir dünya arayışının merkeziydi. O dönemde marihuana üretiminin ve satışının Nepal’de yasal ve çok uzuz olmasının da etkisi büyüktü. Nepal halkı uzaklardan, hiç tanımadıkları bir kültürden gelen bu uzun saçlı garip tiplere “freak” dedi ve sokağın adı da öyle kaldı. Bu kültürel etkileşimin etkileri Katmandu’da ve tüm Nepal’de, müziğinde, hizmet kültüründe birçok yerde hissedilmektedir. Bugün ise bu sokakta sadece bir kaç otel ve restoran kalmıştır ve o günleri tahayyül etmek dışında yapacak pek de bir şey kalmamış. Artık Thamel’deki ot satıcıları ve rock barlar bu havayı yaşamak isteyenlere destek olmaya çalışıyor.
Swayambhunath Tapınağı
Turistik ve söylemesi daha kolay adıyla Maymun Tapınağı (Monkey Temple), Katmandu’nun en etkileyici noktalarından biri. Tapınağa giriş ücreti Tibet Budistleri için yine Katmandu’da yer alan Boudnath’tan sonra en kutsal tapınak. Şehre tepeden bakan bu budist tapınağının önüne gelip, yukarı doğru uzanan merdivenleri gördüğünüzde kutsal bir yere geldiğinizi farkediyorsunuz, zira o kadar merdivenleri ancak kutsal bir amaç için aşarsınız. Tapınağa doğru çıkarken maymunlar size eşlik etmeye başlıyor. Korkacak bir şey yok siz onların hiç umurunda değilsiniz, siz hiç yokmuşsunuz gibi kafalarına göre takılıyorlar. Ama göz göze gelirseniz ya da yanınızda bariz bir şekilde yiyecek bir şeyle gezerseniz sıkıntı yaşabilirsiniz. Göz göze geldiğinizde ürkütecek tepkiler verebiliyorlar, en iyisi onları rahatsız etmeden izlemek ve bolca fotoğraf çekmek.
Efsaneye göre Katmandu Vadisi büyük bir gölmüş, ve bu tepe kendiliğinden yükselerek oluşmuş, tapınağın adının anlamı da buradan geliyor; “kendiliğinden varolan.” Aydınlanmış bir varlık (Bodhisattva – Budizmin aydınlanma evrelerinden biri, Buda olmanın bir öncesi) olan Manjusri bu bölge kendiliğinden yükselmesini sağlamıştır ve onun uzun saçlarından arta kalanlar maymunlara dönüşmüştür, bu yüzden tapınaktaki maymunlar budistler için kutsaldır.
Merdivenleri aşıp tapınağa ulaştığınızda ilk dikkatinizi çeken büyük “stupa” oluyor. Stupalar budist tapınaklarında bulunan kubbeye benzer, budist semboller ve yazıtlar içeren, altında meditasyon yapılan yapılardır. Stupa’da ilk göze çarpan tepesinde sanki içinizi okuyan ve tüm vadiyi gözleyen gözler. Bunlar Buda’nın gözleri. Stupa’nın kubbe şeklindeki alt kısmı bizim bulunduğumuz dünyayı sembolize eder. Gözlerin üzerindeki 13 adet çizgi insanın nirvanaya ulaşıp Buda olma yolundaki safhalarını simgeler. Buda’nın gözlerinin altında burun gibi gözüken şekil aslında Nepal dilinde “1” sayısıdır ve beraberlik ve uyumu simgeler ve gözler ise Buda’nın anlayışlı ve nirvanaya ulaşmış üçüncü gözünü simgeler.
Stupa’nın altında kötü ruhları defetmek için çevrilen çıngıraklı silindirler (bir nevi büyük tesbih) çevrilerek ibadet ediliyor. Stupa’nın çevresinde küçük tapınaklar ve heykeller de bulunuyor. Bir adet dev silindir de önemli bir ibadet noktası. Bu tapınağı diğer Budist tapınaklardan ayıran önemli bir özellik Budistler dışında Hindularında burada ibadet etmesi, tarihteki önemli Hindu krallar buranıın gelişmesine hep katkıda bulunmuş ve halen burada Hindular ve Budistler beraber ibadet etmektedir.
Tapınağa giriş ücreti 200 Nepal rupisi, yorgunluk gidermek ve manzaranın tadına varmak için tepeden bakan bir kafe var, tadını çıkarın.
Pashupatinath Tapınağı
Nepal’in en kutsal Hindu tapınağı, dünyanın da sayılı en önemli hindu tapınaklarından biri, tarihi M.S 400’lü yıllara dayanıyor. Bagmati Nehri’nin kenarında kurulu tapınak Unesco kültür mirasları listesinde yer alıyor. Nepal- Hindistan seyahatimizde Varanisi’yi görememiştik, ama benzer ölü yakma törenlerini burada görme fırsatı bulduk. Tapınakta geçirdiğimiz zaman Katmandu’da yaşadığımız en etkileyici deneyimdi desek yanlış olmaz. Girişte anlaştığımız rehberle gezmek bizim için çok faydalı oldu. Hem yapıların işlevlerini, hikayelerini öğrendik, hem de içeride gezilebilecek yerleri kolayca kapsadık. Ne yazık ki biz Hindu olmayanlar tapınağın bazı kısımlarını gezebiliyoruz sadece. Ana tapınağın sadece kapısından bakabildik mesela. Maymunlar yine her yere girebiliyot tabii.
Tapınağın en etkileyici kısmı hiç kuşkusuz nehrin karşı yakasında ölü yakma seremonileri ve saduları ve yaşadıkları mağaralarının görebileceği nokta. Öncelikle Saduları açıklayalım; Sadular vücutlarında özellikle yüzlerindeki boyalar, ölene kadar uzayacak saçlarıyla hemen kendilerini belli ediyorlar. Sadularla tapınağın birçok yerinde karşılaşılabilir, fotoğraf çekmek isterseniz para isteyeceklerdir. Sadece fotoğraf paraları ve başka insanların yardımlarıyla yaşamaktadırlar. Hindu yaşamının üç amacından (keyif almak, hedeflere ulaşmak ve görevini yapmak) vazgeçip, meditasyon ve tanrıyı hayal etme yöntemleriyle moksha’ya (özgürleşme) ulaşmaya çalışırlar. Keyif almayı bırakmış olsalar da Nepal’de sadece sadular yasal olarak ot içme hakkına sahiptir ve bunu dini bir zorunluluk olduğunu belirtir. Gerçekten özgürleşmek mi istiyorlar yoksa hayatları boyunca nehir manzarasına karşı kafayı mı bulmak istiyorlar biz pek emin olmadık.
Tapınağın içindeki Bagmati Nehri Hindular için en kutsal Ganj Nehri’ne dökülüyor, bu yüzden ölü yakımı için Nepal’in en kutsal noktası ve 24 saat ölü yakma işlemleri devam ediyor. Burada yakılmanın daha iyi bir reankarnasyonla dünyaya dönüleceğine inanılıyor. Hindular için ölümden sonra bir sonraki gün, güneş batana kadar kremasyon işlemleri tamamlanmak zorunda. Bu yüzden uzakta yaşayan yaşlılar,hastalar hayatlarının son günlerinde buraya yerleşerek ölümü bekliyor. Sahneyi ilk gördüğümüz an, yükselen beyaz dumanlar, koku, insanların uzaktan seçilen üzüntüsü huzursuzluk vericiydi. O garip his orada kaldığımız sürece devam etti. Varanasi’nin aksine burada fotoğraf çekmek serbest, insan garip hissediyor tabi bu sahneyi fotoğraflarken. Seremoni için bedenler çıplak olarak beyaz ve turuncu örtülere sarılıyor. Beyaz saflığı, turuncu huzuru simgeliyor, çıplak olmaları da çıplak geldiğimiz dünyadan yine çıplak gitmeyi. Öncelikle bedenler ayak ucu nehre değecek şekilde bir süre bekletiliyor. Ölen erkek ise kadınlar seremoniye katılamıyor. Yakma işlemine hayat nefesle başladığı ve bittiği için ağızdan başlanıyor. Eğer ölen kadın ise en küçük oğlu, erkek ise en büyük oğlu ilk ateşi yakıyor. Bir bedenin tamamen yanması yaklaşık 4 saat sürüyor. İşlemler tamamlandıktan sonra aile 13 gün boyunca tapınakta kalarak yas tutuyor. Batı kültürdekinin aksine siyah değil beyaz giyiniyorlar. Bu şekilde daha iyi bir reenkarnasyonla dünyaya döneceklerinin umudunu yansıtıyorlar. Eğer ölen erkek ise bir sene boyunca alkol ve et tüketmiyorlar, kadın ise ek olarak süt de tüketmiyorlar.
Ölü yakma törenlerinin gerçekleştirildiği merdivenlerin bulunduğu kısmın karşısında, nehrin diğer yakasında törenleri izlediğimiz yerin biraz yukarısında küçük tapınaklar bulunuyor. Bu tapınaklarda çocuğu olmasını isteyen insanlar gelip, doğurganlık için dua ediyor. Bu kusursuz simetrideki tapınaklardaki cinsel organ simgelerini okşayarak ibadet ediyorlar. Tapınaklarda “iş”in nasıl yapılacağını gösteren heykelcikler de bulunmakta. Tam durduğumuz bu nokta bizim için çok etkileyici bir sahne. Tek bir karede hayatın tüm önemli anlarını görebiliyoruz. Bir yanda yakılarak veda edilen hayatlar: Ölüm. Bir yanda çocuğu olmayanların duası: Doğum. Bir yanda evliliklerin gerçekleştirildiği tapınaklar, fani dilekleri için dua eden insanlar: Yaşam. Hepsi hayatın kendisinde olduğu gibi iç içe.
Boudhnath Tapınağı
Boudnath Stupa, Nepal’deki en büyük stupadır. Burada yapılan ilk stupanın 600’lü yıllarda yapıldığı söyleniyor, fakat maalesef Moğol işgali sırasında buradaki yapılar yıkılıyor ve tahmini 14. yüzyılda mevcut yapı inşa ediliyor. Özellikle Çin işgali yüzünden Tibet’ten kaçmak zorunda kalan binlerce budistin 1959’da buraya yerleşmesiyle tarihi ve kutsal önemi çok daha artmıştır. Unesco Dünya Mirası Listesi‘nde yer alan stupanın çevresinde 29 tane irili ufaklı manastır bulunmaktadır. Buralarda gün boyu ibadet ve eğitim devam etmektedir.
İbadetlere katılıp izlemek, fotoğraf çekmek serbesttir, ama hareket ederken saygılı olmak uygun olacaktır. İbadetler yarı trans halinde tamamen sessiz bir şekilde yapılıyor, bu ortamı bozacak hareketlerden kaçınılmalıdır. Davetkar ve misafirperver olan bu tatlı insanları rahatsız edip üzmeyelim. Sonuçta buralar turistik merkezler değil, ibadethaneler ve eğitim merkezleri. Ayrıca düşük bütçelerle ayakta kalmaya çalışıyorlar, destek olmak için bir miktar bağış yapmak hoş olacaktır. Giriş ücreti 150 Nepal Rupisi.
Mustafa
02 Ocak 2015 - 23:10Ortalama üç beş ülke gezdikten sonra her gezginin Nepal gezisi yapması ve Katmandu’yu ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyorum. İnanılmaz renkler, inanılmaz Nepal insanları, hayat, yaşam farklılıkları, fakirlikleri, zenginlikleri; her şeyi sorgulayacağız.