VAKIFLI KÖY: TÜRKİYE’NİN SON ERMENİ KÖYÜ
Türkiye’de görülmesi gereken yerler listesinin bizler için başında olması gereken köylerinden. Unutulanın yanında, ‘sona kalan’ın fotoğrafı bu köy. Aslında coğrafi olarak ya da geleneksel turistik açıdan çok da ahım şahım bir değeri bulunmayan klasik bir Anadolu köyü olsa da, ülkemizde kalan son Ermeni yerleşimi olması nedeniyle muazzam bir önem arz ediyor. Hatay’a hep medeniyetler beşiği deriz ya, onun ispatlarından biri işte.
Nefis bir doğa içinde, portakal ve turunç ağaçlarının ortasında, tarihi kilisesi ve binaları ile köy yaşamının, turunç ve portakal ağaçlarının eşliğinde, uzaktan deniz manzaralı ancak rakım olarak yüksekte bir dağ köyü burası. Binlerce olan benzerlerinden ayıran yanı ise insanları, dostlukları, hikayeleri. Keşfetsene her zaman insan odaklı bir seyahati benimsemiş, şehir, yapı ve tarih seven bir gezi blogudur, işte burada şehir hariç hepsi bir araya geliyor. Bu toprağın insanları, bu coğrafyanın öz kültürü, laflarda sık sık ettiğimiz ancak uygulamada ciddi sıkıntılar yaşadığımız tarihi dostluklarımız, kültürümüz, kültürel zenginliğimiz, takvim yapraklarını aşan insani mirasımız Anadolu’da bir tek bu köyde kalmış, bir de bir çoğumuzun yüreğinde.
İşte o yüreklerdeki iyi duyguların bam teline dokunmak için ziyaret edilesi bir nokta burası. 2014’teki son ziyaretimizde yokuşları aşarak geldiğimiz bu yolun öncesinde aslında buraya gelmek ve bu duygularla yoğunlaşmak için kaç yokuş çıktığımızı, ne kadar yol almamız gerektiğini düşünmeden edemiyor insan. İster fiziki, ister fikri yokuşları, tepeleri, ne yazık ki dağları aşar da buraya gelirseniz şirin mi şirin bir köy kahvesi karşılıyor sizi. Bize denk geldiği anda iki masa tam doluydu. Manasız kağıt oyunlarından herhangi biriyle zaman öldüren köylülerin bir masada, öyle ‘takılan’ diğer dostlar ikinci masada idiler. Ortaya kurulduğumuzda tipten çok belli turist olduğumuz. (Son ziyaret Taflan‘ın o dönem çalıştığı iş yerinden biri Ermeni kökenli olmak üzere dört arkadaşıyla birlikte gerçekleşen 5 kişilik bir tur idi).
5 kişi boş masaya kurulup çaylar söylenince, başladı ufaktan sohbet. Panos Amca’nın ve muhtarın hafif eğlenceli, aslında bolca dramatik, ancak inanılmaz’ değerli sohbeti insanı gerçekten alıp götürüyor en ağır yerlere. Yan masadan bahsettiler önce, “Bak dedi burada oturan 4 adam var (adam yerine küfürlü bir ifade tercih edildi tabii ki, Anadolulu sonuçta onlar) biri Alevi, biri Ermeni, biri Müslüman (Sunni) birinin neydiğü belirsiz. Bizim için önemli değildir bunlar, oturur aynı şeye güler, aynı dertle kahırlanırız. Birimizin bir derdi varsa bütün köyündür o sorun, bir mutluluk hep birlikte katlanarak artar. Birbirimizden kız alır veririz, ortak yemek sofraları kurar birlikte dertleniriz. Evet çok acı yaşadık vakti evvel ancak birlik olmamıza engel değildir bunlar” diye girdi ve uzattı sohbeti. Anlattıkça anlattı. Siyasilerin boş boş kardeşlik naraları attığı topraklarda gerçek kardeşliklerin nasıl kurulduğu ve yaşatıldığı uğruna insanın canına değer eden hikayelerini paylaştı, sonra yan masayı bıraktı kendilerinden bahsettiler.
İstanbul’daki ticari geçmişlerinden, şuan köyün durumundan, hep birlikte dini ne olursa olsun aynı dert, aynı toprak uğruna yağmur duası edişlerinden, günümüz siyasi iklimine kadar her şeyi konuştuk, konuşabildiğimiz kadar. Siz deyin 15 dakika biz diyelim 8 saat dertleştik, sonra sanki hazır beklermişcesine ceketin iç cebinden çıktı mı bir basit kaval ortaya. Hafif ezgilerin ikincisi tabii ki Sarı Gelin’e bağlandı, hafif gözler yaşardı, ağlayanımız da oldu, dertlenenimiz de. Düşündük de, dinledik de, dinlendik de.Türküler bitti, Sarı Gelin yarı Ermenice yarı Türkçe söylendi; diğer şarkılar da eşlik etti, üstüne gelecekte bir gün rakı sofrası sözü ile kahveden ayrıldık.
Az ilerde tarihi Vakıflı Köy Kilise’sinde Vakıflı Köy Kalkınma Derneği benzeri bir isim ile köy kadınları tarafından kurulmuş bir organizasyon var, taze yiyecek ve içecekleri tadıldı, alışveriş yapıldı. Mandalina suyu, ev şarabı, reçel çeşitleri, el işi sanat ürünleri gibi ufak tefek bir sürü çeşit ürünün tadımı ve satışı yapılıyor, hem keyifli hem ekonomik bu durakta şaraplar şahane olunca (semi dry, tatlı şarap türünde) 3’er şişe de aldık İstanbul’a. Üzgünüz kötüsüne denk geldik heralde ya da bozulmuştu, evde ikram ettiklerimize rezil olduk. O yüzden dürüstçe bunu yazalım.) Ancak mandalina suları şahane idi, kime içirildiyse bayıldı bitti.
VAKIFLI KÖYÜ’NE NASIL GİDİLİR
Samandağ İlçesi’ne bağlı Vakıflı Köy, Antakya Merkezden 26 km. mesafede. Araçla 40 dakika kadar sürüyor. Hatay Gezi Rehberimiz’deki, Hatay’da görülecek önemli yerlerden Samandağ ve Harbiye Şelaleleri yol üzerinde. Aracınızla size keyifli bir rota sunabilir bu hat.
Toplu taşıma aracı olarak Hatay il merkezinden dolmuşlar bulunuyor. Merkezi pas geçer de, Hatay Havalimanın’dan Vakıflı Köy’e gitmek isterseniz 51 kilometrelik yol, yaklaşık 1 saat 10 dakika sürüyor.
Vakıflı Köy, Samandağ ilçe merkezi arasındaki mesafe 5 km. kadar
Erhan Karabal
08 Temmuz 2014 - 00:57Dünya’nın kardeşlik hikayesidir Vakıflı Köyü. Keşke daha uzun kalıp memleketimizde bir gece yatsaydınız ama notlarınız ve Hatay tanıtımı için tebrik ederim.