AVRUPA GECE HAYATI – İnterrail için
Avrupa gece yaşamı tabii ki canlı, dinamik, her beklentiye ve her arayışa hizmet eden, rahat, geniş, uzun, sonsuz, kıpır kıpır bir cennet. Keşfetsene‘nin bloggerları olarak hem gece eğlencesine, hem de bunu farklı kültürlerde denemeye de meraklıyız, zaten bunca yıl sonra gezilerimizde de yazıyoruz, düzenli okurlarımızdansanız bunu görebiliyorsunuz. Bu gereksiz girişi yapmanın sebebi şaşırtıcı sonuca ulaşacak olmak, biz birkaç istisna dışında interrailde gece eğlencelerine neredeyse hiç katılmadık. :)
Elbette yeni tanıştığımız insanlarla takıldık, kendi kendimize oturup iki kadeh bir şey içtik, yol üzerinde müzik bir yere davet ettiğinde kafamızı soktuk içeri, dans ettik ama özellikle hadi çıkalım bir pub crawl yapalım, disko disko kopalım, elektronik müzik kovalayalım durumunu hiç tercih etmedik. O şehirlerin ve yolculuğun gerekliliği neyse kör sabahta uyandık, gece de efendi gibi saatinde yattık. Elbette sarhoş da olduk, kamp eğlencelerine de katıldık ama tadını çıkarmak için geceden ziyade gündüzü tercih ettik, çünkü biliyorduk ki gece hayatına vaktimiz çok olacak ama bu tek, çünkü Türkiye’de de eğleniyoruz, ileride bir hafta sonu kaçamağı için dahi Avrupa’ya gideceğiz, ama bu hızla bu deneyimi yaşamayacağız.
5 yıl sonra bugün tüm bu ‘çünkü’lere ne mutlu ki yaptık ve yapıyoruz diyebiliyoruz.
İnterrail Sırasında Gece Hayatı Önerilerimiz
Pub Crawl iyidir: Kısa bir tanımla Bir gecede çok sayıda bar/club/mekan görmeye, birçok kişiyle tanışmaya ve bunu küçük bir organizasyon içinde yapmaya pub crawl denir. İlgili sayfadan detaylı inceleyebilirsiniz. Özellikle batı ülkelerinde ve turistik şehirlerde yaygındır.
Sabah kalkmak önemlidir: Kimimiz eğlenceye ve az uykuya dayanıklıdır, kimi de içkiye. Kendinizi tanıyorsunuzdur, daha iyi tanıyacağınız bu serüvende mutlaka sabah kalkış saati ve enerji ihtiyacınızı düşünerek takılın.
Arada bir koyvermek iyi gelir: Tamam belirli bir program içindeyiz de, insanız ve eğleniyoruz da. Arada bir rotayı dondurmak, bir yerin gündüzü kadar gecesinin tadını çıkarmak da iyi ve oldukça keyiflidir. Ara vermekten kaçınmayın, sadece ‘tercih’ ettiğinizi hatırlayın. Neyi tercih edeceğinize ve süre sonrasında neye tekrar erişebileceğinize göre bazen koyverin gitsin.
Sosyalleşmek keyiflidir: Hosteller ve kamp alanları tıpkı sizin gibi gezginlerle birlikte eğlenceli yerler halini alacaktır. Kendi içinde klübü, diskosu, eğlence tesisi olan birçok hostel ve kamp alanı olduğu kadar, hiçbir şey yoksa ortak alanda birkaç kadeh eşliğinde takılmak da keyiflidir. Dünya vatandaşı olmak yolunda önemli bir şansımız var, tanışın, takılın, tadını çıkarın. Bizce gece hayatının kralı buydu, yeni insanlarla tanışıp alkolün verdiği yetkiye dayanarak bitmeyen sohbetler.
Güvenlik önemlidir: Kısıtlı da olsa rota üzerinde bazı şehirler ve bölgeler biraz tehlikelidir. Buralarda alkollü bir turist de paratoner olarak art niyetlileri kendine çeker. Değerli eşyalarınızı gece takılmadan önce güvene alın, çok dağıtırsanız çalınacak edilecek şeyler yanınızda olmasın. Sağa sola da sataşmayın, canınızı sıkan kişiler bu koca süre içinde karşınıza ilk ve muhtemelen son kez çıkan kişilerdir. Bir daha görmeyeceksiniz, yeri gelir de böyle bir sıkıntı olursa saçmalamayın.
Marketler ucuzdur: Zaten tüm gün yürümüş yardırmışsın, muhtemelen normal eşiğinden çok daha hızlı çakır keyif olacaksın. Birkaç bira ya da ortaklaşa güzel bir şarap gevşemek için iyidir ve marketlerde çok ucuzdur. Sadece gittiğiniz ülkenin bizdeki gibi saat yasağı var mı ona dikkat etmelisiniz. (Gece 22:00’den sonra perakende içki yasağı gibi) İçkinizi önceden alıp hostel buzdolabına koyabilirsiniz.
Sokak çok güzeldir: Hayat gerçekten sokakta güzeldir, hele Avrupa’da çok daha güzeldir. Gece hayatı diye illa kalkıp klasik bir kulübe gitmek zorunda hissetmeyin kendinizi, yerel deneyimlere bizim çok özlediğimiz akşam sokaklarına da mutlaka göz atın. Roma’da Spanish Steps üzerinde yabancılarla içilen bir biranın tadı hiçbir İtalyan gece kulübünde yoktur. Barselona‘da La Rambla zaten her saat muhteşemdir, Prag’ın tarihi meydanlarındaki bir bardak, Nice‘te kumsalda içilen bir küçük votka… Kaleme aldığımız bu bölümde o günleri özlerken, kıskandık be sizi.
AVRUPA’DA KIZLAR VERİYORMUŞ!
Özellikle bizden genç, bekar, hafif azman arkadaşlarımızın bütçe ve rotadan sonra en çok sordukları soru -biraz da doğal olarak- bu. Konuya derin detaylı açıklama getirecek tek cümle şudur: “Sizi tren garında karşılayıp boynunuza çiçekten kolye takacak kimse olmayacak, ancak ikili ilişki kurma ve bizdekinden hızlı cinsellik elbette Avrupa kültüründe var ve çok da doğal olarak çok doğal. Anlatım bozukluğu yaptığımızın farkındayız çünkü bu konuda gereksiz kapalı ve kötü bir ülkede yaşıyoruz. Kimseye ahlak dersi verecek değiliz ama özgürlüklerimizin peşinde genç bireyler olarak olanı da takdir etmemiz şarttır.
Biraz rahat olma, açık olma, yakın olma, abanmama, saçmalamama önemli ve yeterli kurallar. Kalanı kişiye, zamana e hadi biraz da şansa kalmış. Çok takılmayın, ana amacınız lütfen bu olmasın, tadını çıkarın.
AVRUPA’DA ERKEKLER VERİYORMUŞ!
Valla bize veren olmadı. Aradığımızı da söyleyemeyiz, ancak tabii ki yukarı paragrafta kadınlar için ne yazdıysak aynısı erkekler için de geçerli ve kadınların işi biraz daha kolay. Sadece onlarca arkadaşımızın tecrübelerinden yola çıkarak şu söylenebilir, genelde bizim kızlardan birinin yaklaşması veya yaklaşmaya olumlu cevap vermesi bazen şaşırtabiliyor, nadiren de korkutabiliyormuş. Ne diyelim, siz de tadını çıkarın.
Ayrıca İtalyan erkekleri o kadar da yakışıklı değil hatta biraz “apaçi”ler :) Peh!
