Tek Başına bir Kadının: Tek Yön Biletle Başlayan Dünya Turu Ve Bugünü
Ankara’da “iyi” eğitimli ve “iyi” gelirli bir ailenin, “iyi” eğitimli bir çocuğuyken, seyahatle tanıştı. 26 yaşındayken kariyerinin arasında her şeyi bırakıp, tek yön bir Hindistan biletiyle bu topraklardan yola çıktı. 17,5 ay bi’ başına; malum deyimle, “kadın başına” Dünya turu yaptı, hayat hikayesinin içinde masal yaşadı.
Döndü, nefis işlerinin yanı sıra Güneydoğu’ya taşındı, Suriyeli mültecilere destek olan uluslararası bir yardım kuruluşunda çalışıyor Gaziantep’te bir yıl çalıştıktan sonra mesleki dezenformasyona uğramamak için, aynı kurumun İstanbul şubesine transfer oldu. Hâlâ bir ayağı sürekli yollarda ve Dünya turunda yaşadığı masalı, artık destana çeviriyor.
Keşfetsene gururla sunar: Taflan’la Muhabbetler’in ilk konuğu, hayran kalınası, aşık olunası bir kadın; yol dostumuz sevgili ANIL KANGAL.
Taflan: Anıl’cım selam. Dünya turun sonrası ne yapıyorsun ?
Anıl Kangal: Turdan döner dönmez 1.5 ay içinde Gaziantep’e taşındım. International Medical Coure isminde uluslararası bir örgütle beraber çalışmaya başladım. 1 sene kadar Gaziantep semalarında kaldıktan sonra ise aynı kurumun benzer operasyonlarını sürdürmek için İstanbul’a transfer oldum. Çeşitli uluslararası donörlerden fon alıp, kamp dışında yaşayan mülteci ve sığınmacılara yönelik projeler geliştiriyor ve uyguluyoruz. Örneğin, G.Antep’te şuan yaşayan 320.000’e yakın Suriyeli var. İstanbul’da ise bu rakam 390.000 civarında. Türkiye’deki Suriyelilerin % 90’ı kamp dışarısında yaşıyor. Biz de hayatlarına ve Türkiye’deki yaşama daha kolay entegrasyonları için uğraşıyoruz.
Taflan: Ne yaptın sen şimdi Dünya turunda. Biraz magazin sorusu şeklinde sorarsak, rakamlarla kısa kısa ne yaptın, ne kadar sürede oldu?
Anıl: 533 gün süren, en başındayken sonu belli olmayan bir Dünya turu yaptım. Aralık 2012’de Hindistan’a tek yön bir uçak bileti aldım, bir daha da arkama bakmadım. 17,5 ay süren bu macera boyunca; Asya, Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da 27 ülkede yüzlerce şehir gezme fırsatı yakaladım.
Taflan: Dünya turuna birazdan döneceğiz, şuan daha önemli sanki. Çalıştığın kurumda kamplardaki mültecilere değil; dışarıda, şehirlerimizde yaşayanlara yardımcı olmaya çalışıyorsunuz?
Anıl: Evet kamp dışında yaşayanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kamp dışında yaşayanların ihtiyacı, kamp içindekilere kıyasla çok daha fazla.
Taflan: Kampa devlet bakıyor değil mi ?
Anıl: Evet aynen. AFAD kampların yönetimi sağlıyor. Barınma, sağlık ve eğitim başta olmak üzere ihtiyaçları karşılanıyor. Kamp dışındakilerin ihtiyaçları ise oldukça fazla. Biz de buna yardımcı olmaya çalışıyoruz. 5 şehirde yerel ortaklarımızla beraber açtığımız çok amaçlı toplum merkezlerimiz var, bu merkezler mültecilerin hakları ve onlara sunulan hizmetler ile aralarında bir köprü niteliği görüyor. Danışmanlıklar, psiko-sosyal etkinlikler, uyum ve yetkinlik çalışmaları ile de ucundan da olsa hayatlarına dokunmaya uğraşıyoruz. Manevi anlamda tatmini çok yüksek; bir o kadar da zor bir iş. Bir de tüm bu iş yüküne bitmek tükenmekj bitmeyen şehirler arası seyahatler eklenince yorucu olabiliyor.
Taflan: Yıpratmıyor mu ?
Anıl Kangal: Aksi mümkün mü, çok yıpratıyor!
MÜLTECİLER DE BİZE TESELLİ VERİYOR
Taflan: Neyle karşılaşıyorsunuz en kötü.
Hikayeler zaten feci. Her türlü şiddete maruz kalanlar, hastalananlar, sakat kalanlar, gözü önünde eşi katledilenler bir yana, aynı zamanda onlar senden bir beklenti içindeyken sen onlara tam olarak yardım edemediğin için çaresiz hissediyorsun. Bu durumda da yine teselli veren onlar oluyor. Çaresizlik hissi bu anlamda çok kötü. Çünkü onlara yardım edebileceğimiz imkanlar çok kısıtlı. Bazen merkezde ağlayanlar, kriz geçirenler, bayılanları görünce kötü oluyorum. Ev ziyaretlerinde çok kötü oluyorum. Bir yandan da yardımcı olabildiğimi bilmek beraberinde büyük bir memnuniyet getiriyor.
Taflan: Peki bu STK’larda, sosyal sorumluluk projelerinde çalışanların, profesyonel davranmayanları, gelirlerinin çok bir kısmını onlara harcamaya devam eder. Hani senin 100 TL bütçen vardır. 110 TL gerektiğinde 10 Lirayı cebinden çıkarırsın.
Anıl: Onu yapıyoruz. Mesela ben işe başladığım ilk 2-3 ay içerisinde Kırıkhan tarafında hiçbir destek almayan yaklaşık 35 aile vardı. Kendi ekibimiz içerisinde para topladık ve 35 aileye yönelik erzak paketleri hazırladık. Onları biz birebir mahallelere, yıkık dökük evlere giderek dağıttık. Bunların hepsi iş dışında olan şeyler, gönül konuları…
Taflan: Sistemsel çözüm aramak çok önemli ama yetişmediği anda kendini koyuyorsun… Bizler de buralarda lüks şirketlerimizde, konforlu evlerimizde uzaktan izlemeyi tercih ediyoruz bazen. Peki cebinizden gidenler aslında bir plazada 5000 TL – 10.000 TL maaşla çalıştığında bu sorunlardan uzak yaşama gerçeğiyle; arada kendini tatmin edebilmek için SMS ile 10 TL’lik bağış yapma ihtimalini de senden uzaklaştırıyor. Birebir bunun içinde olarak hem manen hem de madden kazanabileceğinin potansiyelin altında çalışıp, bir de kazandığından pay veriyorsun. Bu dengede seni mutlu veya zengin kılan ne ?
Anıl: Gaziantep’deyken odamın içinde çocuklar için balonlar, şekerler olurdu. Mültecileri ve sığınmacıları kabul eden katta bulunduğum için her seferinde benim odama şans eseri de olsa uğrarlardı. Uğradıkları zaman küçük çocukla vakit geçirebilmek veya küçücük bir şey verebilmek…
Verdiğin anda yüzlerindeki mutluluğu görüyorsun. Onu gördüğün anda kendine “evet aslında ben doğru yerdeyim” diyorsun.
Taflan: Yıpratıcı boyutunda “insanı tüketebilecek” kısmı da var sosyal odaklı işlerde çalışmanın diye düşünüyoruz. İç sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?
Anıl: Olmaz mı! İşe başlarken bana söylenen iki şey oldu.“Anıl haberin olsun bütün iş kolları arasında en çok alkolik bizim sektörden çıkar ve en çok boşanma bizde görülür” dendi. Etrafta görülüyor bu. Dayanabilirliği zorlayan bir kopukluk var. Ama ben onu bir şekilde halledebiliyorum, Dünya turundan sonra geliştirdiğim bir özellik oldu bu. Normalde çok duygusalımdır, kolay etkilenirim, zaman içinde biraz daha teflonlaşmayı öğrendim biraz. İşime kendimi veriyorum, yapabileceğimi yapıyorum fazlasını ekliyorum ama sonra durabiliyorum artık. Yolda, tüm Dünya’da birçok fakirlik gördüm zaten, biraz biraz alışıyor insan. Bu yüzden kötü bir şey görünce kendini alkole vermeye gerek kalmıyor. Aldığım kadar verebiliyorum da, bu iyi geliyor.
ANIL’IN İLK SEYAHATLERİNE AİLESİNİN KATKISI NET: OLMAZ!
Taflan: Dünya turuna geldiğimiz iyi oldu. Seyahat etmek isteyen genç arkadaşların önünde sıklıkla aile engeli konusu oluyor. Kimi zaman destekleyici, kimi zaman direkt engelleyici şekilde. Dünya turu öncesinden başlarsak ailenin katkısı ne oldu sana. Hani tipik çocuğa kitap oku desen hiçbiri okumaz, önünde okusan çocuk da okur ya; seyahatlerinde, özellikle tek başına Dünya turuna çıkmada sana katkı ve destekleri ne aşamadaydı? Veyahut engellemeleri?
Anıl: Ben çocukken, bizimkiler gezmeyi seven bir aile değildi. Hiçbir yaz Akdeniz kıyılarını gezerek tatili geçirmedik mesela. Çocukluğumda yeni yerleri görmek adına çok fazla anım yok. Hatta ailem, ilk yurt dışı deneyimlerini benden sonra yaşadılar. Bense ilk yurt dışı seyahatimi, lisedeyken bir konferansa katılmak amacıyla Hollanda’ya yaptım. Ertesi sene yine aynı konferans için gittim. Bu bende bazı şeylerin değişmesine sebep oldu. Biraz aydınlanma yaşadım diyebiliriz. Sonra öğrenci kampları ile bir yerlere gitmeye çabaladım. Öncelikle elbette daha güvenilir yerleri tercih ediyordum. Fransa, İspanya gibi yerler çekici seçeneklerdi. Bu sırada ailem hâlâ yurt dışına çıkmamıştı. Üniversite bittikten sonra yolculuğumu Avrupa yerine Ortadoğu’ya yönelik yaptım. Sonra kuzenimle Fas’a gittik. Hatta gariptir babam tehlikeli diye Balkanlar’a gitmeme izin vermedi o sene. Ne iştir ki Fas’ı onayladı. Enteresan!…
Yine aynı dönemde babamla Amerika’ya gittik. Bu babamın bakış açısının kökten değişmesine neden oldu. Seyahatlerime daha destekleyici olmasını da bu gezide kazandık, o da sevdi. Yine de birkaç küçük kaçamak oluyordu, bir hafta sonu Kosova’ya gittim, o İstanbul’a biliyordu hal bu ki. Bir şey yaptıktan sonra gelip söylüyordum. Misal yamaç paraşütü yapabilir miyim dedim, hayır dedi. Gittim yaptım, fotoğrafını gösterince kızım sen hiç mi beni dinlemeyeceksin diyordu. Her seferinde çıtayı yükselterek alıştırdım onları da. Yalan söylemedim ama ufaktan gizleyip, yaptıktan sonra anlattım. Hiçbir zaman izni veren onlar olmadı; ben zorla aldım.
Taflan: Bizim genç arkadaşlara uzun uzun anlatıp yine de annelerini ikna edemedikleri aşamada söylediğimiz “annen seni hep sevecek” kısmına geliyor.
Anıl: Aynen öyle. Sınırlar dahilinde yapılabilir. En başta korkuları “bu kız orada ne yapacak” şeklinde oluyor. Döndükten sonra hiçbir şey olmadığı görünce ve keyfini hissedince hoşlarına da gidiyor. Ben Transsibirya Ekpress’ini yapmak istediğimde, “Ne yapacaksın Rusya’da bi’ başına” dediler. Uzun uzun anlattım, rota çizdim, yapanlar var dedim, yapanların videolarından bahsettim, az biraz ikna oldular, döndüm, sonra herkese anlatmaya başlıyorlar: Bizim Kız Rusya’yı bi’ başından bi’ başına tek başına geçti diye.
Taflan: Tura gelebiliriz o zaman. Dünyayı gezme kararını nasıl verdin? O ilk adım nasıl atılıyor?
Anıl: Transibirya express’i sırasında tanıştığım çocukla seyahat sırasında üç kere karşılaştık. O koca ülkede bir kişiyle üç kere şans eseri karşılaşmanın bir işaret olduğuna kanaat getirip muhabbete başladık. 2.5 senedir dünyayı gezdiğini öğrendim. İlk defa böyle bir şey duyuyordum. Bir insan işini, kariyerini, hayatını, sevdiklerini geride bırakıp sadece gezmek için yola çıkabilir fikri bende oturdu. Ülkeye döndüğümde bu konuyu biraz araştırdım. Türkiye’den de benzer bir turu yapanların olduğunu gördüm, öğrendim. Örneğin, Özcan’ı İsmail’i* görüp, bloglarını okuyunca, “ben de yapabilirim” düşüncesi aklıma yerleşti . Her şeyin üzerime geldiği bir gün işimi, ilişkimi, her şeyi geride bırakıp yola düşmeye karar verdim. Nisan ayında aldığım kararı Aralık ayında başlattım.
*Özcan Bostancı ve İsmail Özger – Başka Türlü Bir Şey
Taflan: Bir insanı engelleyen en büyük şey kendisidir derler. Kendisini engelleyen şeylerin arasında da bağımlılık ve bağlılık vardır. Bunların arasında ne yazık ki iş ve kariyer de var. İşin devamlılığı veya işe sorumluluk hissetmek gibi. İşi nasıl bıraktın ?
Anıl: Proje bazlı çalışıyordum ve ben istifa ettiğimde projenin bitmesine iki sene vardı. İstesem oradan başka bir yere şıçrayabilecek, daha da ilerleyebilecek durumdaydım. Gelirim, yıllık izin sürem iyiydi fakat yola çıkmaya karar verdiğinde ölçüyorsun tartıda hangisinin ağır çektiğini. Dünya turu daha ağır bastı!
Taflan: Peki, kolay iş bulabilme rahatlığı olmayana ne dersin ? Dünya turundan ya da uzun bir seyahatten dönünce başka biri olup, daha kolay iş bulabilme olasılığı artacak mı ?
Anıl: Tabii ki! En basitinden şuanda patronumun her yerde anlattığı şey benim dünya turum. Bu sana büyük bir artı olarak geri dönüyor. Bunu yaptığını göstererek insanlara çok büyük bir şey gösteriyorsun. Birçok inisiyatifi alabileceğini, birçok şeyle başa çıkabileceğini gösteriyorsun. Hem kendine güvenin daha yüksek, hem bunun altı çok dolu. Yapar, eder değil; yaptı, etti!
Taflan: Dünya turu yapmış insanlara karşı özellikle özel sektörde ve özel ilişkilerde bir algı var, ters bir algı… İnsanların senden ürktüğü oluyor mu ‘bu bırakır gider, özgür ruhlu’ diyen oluyor mu?
Anıl: Arkadaşlarım arasında çok fazla vardı. Dünya turu sonrası ilişkilerimde de vardı. Bu kız her an başını alır gider korkusu çok var insanlarda. Bir yere bağlanıp rutin bir hayat sürdüremeyeceğimi düşünüyorlar ya da Türkiye’ye neden döndüğümü anlamlandıramıyorlar. Bir de böyle bir tur yapınca seni ister istemez ayrı bir düşünce yapısına oturtuyorlar. İş yerimde de çok geyik konusu oluyordu ‘sen dünya turu yapan insansın, nasıl bunu böyle yaparsın.’ ‘ Sen dünya turu yaptın, Gaziantep’e mi yerleştin!’ şeklinde sürekli dünya turumu söz konusu hale getiriyorlar. Sanki her şeyi aşmış, uzaydan gelmiş bir insan olabileceğimi düşünüyorlar. Öyle bir şey yok, ben hâlâ hayatta attığım adımları sorgulayan bir insanım. Hayatımdaki en çok istediğim şeyi yapmış bile olsam, beni mutlu eden şeyleri el yordamıyla bulmaya uğraşıyorum.
KENDİNİ BULMAK YA DA BAKIŞ AÇISINI GENİŞLETMEK
Taflan: O kadar gittin kendini bulamadın yani.
Anıl: Kendimi bulmak için gitmedim, bir arayışla da gitmedim. Kendimi çok iyi tanıdım orası ayrı, ne istediğimi, ne beklediğimi biliyorum. Mesela belirsizlikten nefret ederdim Dünya turuna çıkmadan önce, seyahat bunu törpüledi. Kariyerdir, maddiyattır sonuçta herkesin beklentileri var, Dünya turundan sonra bunlar anlamını yitirdi. Bir şekilde her şey yoluna giriyor bunu fark ettim. En basitinden kıyafet konusu, Dünya turuna çıkmadan önce bir çok ayakkabım, kıyafetim vs. vardı yoldan döndüğümden beri, Bir yılda 2 pantolon, 2 kazak aldım kendime. Oradan artan parayı da tekrar seyahate ayırıyorum.
Taflan: Dünya turundan sonra bakış açının değişikliğini somut örneklerle paylaşır mısın? Keşfetsene’nin en çok taktığı konulardan biri seyahatin bakış açısını geliştirmesi.
Anıl: Yola çıkmadan önce hayatımdaki her şeyin “belirli” olmasını istiyordum. Bir sonraki günü, bir sonraki ayı düşünüyordum. Yola çıktıktan sonra neler yapacağıma bakarken kendime meydan okumak istedim. Buna daha ilk gün, Hindistan’da kalacağım oteli ayarlamamakla başladım. Yol ilerledikten sonra öyle bir noktaya geldim ki…
Nerede kalacağıma otobüs istasyonunda karar veriyordum. Normalde benim Türkiye’de yapabileceğim veya cesaret edebileceğim bir şey değil. İkincisi değişim beni korkutan bir şeydi. Değişimin aslında korkutucu bir şey olmadığını gördüm. En basit örneği, hayatım boyunca görmediğim bir şehir olan Gaziantep’e taşınmam oldu. Her koşulda, her durumda değişime adapte olmaya ve normalde “benim burada ne işim var diyeceğim” ortamları garipsemememe yardımcı oldu. Ön yargılarım kayboldu.
Taflan: Geleceğe dair hayallerinde plan var mı ?
Anıl: Yok. Uzun zamandır plan yapmamaya uğraşıyorum. Önümüzdeki hafta bile işimden istifa edip dönebilirim. Biraz ne hissettiğime göre hareket etmeyi tercih ediyorum. G.Antep’in beni yormaya başladığını, benden bir şeyler aldığını hissetmeye başladığımda İstanbul’a geçtim. Olduğum yerden ve yaptığım işten mutluyum. İstanbul’daki yaşantım ve tercihlerimin yakında başka bir şeye dönüşeceğini biliyorum. Bunun ne zaman ve ne şekilde olacağını bilmiyorum. Su akıyor yolunu buluyor nasıl olsa.
Taflan: Geleceğe dair plan yapanların, aslında onu planlayana kadar olan dönemi kaybettiği anlamını da gelir mi, hayat hikayenin bu boyutu?
Anıl: Herkesi mutlu eden şeyler farklı, herkesin öncelikleri birbirinden o kadar ayrı ki. Aslında bu benim neden dünya turuna çıkışımla da bağlantılı. Benim önceliğim farklı yerler görmek, farklı deneyimler edinmekti. Kendini orada geliştirmek. Tanıklıktı. O yüzden bunu yapabildim. Daha güzel bir ev sahibi olmak, iyi bir araba sahibi olmak değildi önceliğim. Döndüğümde hiç param kalmamıştı ama dert etmedim ve yine çalışmaya başladım. Diğer insanlar da benim yaptıklarımdan mutlu olmayabilirler; tercihlerimiz garipseyebilirler; ben bu şekilde mutlu oluyorum. Herkes kendi mutluluğunun peşinde olmalı, bu yeni yerler de olur, yeni başka şeyler de. Klasik bir laf var: “Hayat sen onun hakkında planlar yaparken, başına gelenlerdir” diye. Bunun farkında olmak lazım.
Taflan: Kendimi geliştirmek demişken Dünya Turun sırasında Güney Amerika’da İspanyolca kursuna gittin. Nasıl geçti işe yaradı mı?
Anıl: Aklımda Güney Amerika’ya başlamadan bir şehirde durup soluklanmak hem de İspanyolca öğrenmek vardı. Ama hangi ülkede olur hiç karar vermemiştim. Guetema’ya girdim, girer girmez şehre bayıldım. İnanılmaz yerel bir şehir çok fazla sayıda da İspanyolca kursu var. Ben iki gün kalırım diye şehre gittim 10 hafta kaldım. Günde 6 saat İspanyolca dersi alıyordum çok faydası oldu ve Guetamala’nın şöyle bir artısı var: Hem çok ucuz hem rahat.
DÜNYA TURUNUN MALİYETLERİ, ÖNERİLER
Taflan: Sormakla yükümlüyüm, sevmediğim bir soru ama dostlar kızmasın. Anıl Kangal’ın Dünya turu ne kadara mal oldu ve ne kadar sürdü ?
533 gün sürdü ve yaklaşık 30.000$ ‘a mal oldu. Günlük masraflarımı hesapladığımda ise 55$ gibi bir tutar çıkıyor. Çok daha ucuz olabilir. Ben bütün aktivetelere de katıldım. Örneğin; Dalış lisansı aldım, birçok yerde dalış yaptım. Yer geldi iyi restoranlara da gittim. Uçak biletleri de Dünya turu bütçesine dahil. Benim Dünya turu yapan insanlarda gördüğüm iki farklı grup var. Bir tanesi ülkeye gidiyor, her şehirde çok uzun süre kalıyor ve az şehir geziyor. Mesela 5 şehir geziyor. 1-2 hafta kalıyor. Ben ise şehirde görmek istediğim şeyleri görüp, konuşmak istediğim insanlarla konuştuktan sonra o şehirden ayrılıyorum. Eğer çok seversem uzun süre kalıyorum. Yapmak istediğim şeyleri ise önceden belirliyorum. Her şehrin kendine göre aktiviteleri ve özellikleri oluyor. Mutlaka onları deneyimlemeye uğraşıyorum. Bunlar da tabii ekstra maliyete sebep oluyor. Ve ne kadar çok hareket edersen, maliyetin o kadar artıyor.
Taflan: Seyahat bloggerlarının tartışılmaz bir gerçekmiş gibi sunduğu önerileri hakkında ne düşünüyorsun ?
Anıl: Benim blogumda veya facebook sayfamda şunu yapın, bunu yapın gibi ibarelere pek yer yoktur. Ben bunu yaptım, bunu yaşadım, belki sizin de ilginizi çekebilir tavsiyesiyle yazıyorum. Daha çok kişisel bir günlük. Herkesin beklentisi farklı yolculuklardan. Bazısı rahat sever, sakinlik sever; bazısı sürekli hareket halinde olmayı sever. Kim tek gezer, kimi yalnız çıkmaz. Tek bir gerçek, mutlak doğru yoktur seyahatte. Benim yolculuğum böyleydi ben kendi hikayemi anlatıyorum, siz bundan istediğinizi alabilirsiniz mesajı vermek istedim .
Taflan: Zor soru. Saçma hatta belki. Bugüne kadar öğrendiğin en büyük şey ne oldu ?
Anıl: Koskoca evrende küçücük bir toz parçası olduğumu öğrendim. Dünyanın benden ibaret olmadığını öğrendim.
Taflan: Önceden senden ibaret olduğunu sanıyor muydun? Küstah mıydın kuzum sen?
Anıl: Sanıyormuşum demek ki. Kendimi hapsettiğim düzen bazı şeyleri görmeme izin vermiyormuş. Aslında çok büyük bir şeyin parçası olduğumuzu görünce işin rengi biraz değişti.
Taflan: Seyahatten sonra, Türkiye çapında küçük bir üne de ulaştın, bir CNN TÜRK röportajı, Ankara’da, İstanbul’da fotoğraf sergileri, Ted-x Reset sahnesinde bir güzel 15 dakika, belki bizim bilmediğimiz diğer noktalar.Ne oldu, ne oluyor, nasıl bir his?
Anıl: Bu yolculuk benim kendim için yaptığım bir şeydi, belirli bir ün kazanmak için değil. Hiçbir zaman da bunun üzerinden bir şeyler elde edeyim gibi bir amacım olmadı. Bu yolculuğa tamamen kendim için çıktım; böyle yapsam yolculuğumun temel amacına hakaret gibi olurdu. Döndüğümde farklı bir boyut aldı, çok farklı kitlelere ulaştı ve bana geri dönüşü çok güzel oldu. İnsanlardan çok güzel mesajlar, yorumlar aldım. Ben yaptım, siz de yapabilirsiniz mesajını verebildim sanırım belli bir kitleye. Benim sayemde yola çıkan insanlardan tutun da, yolda beni görünce sarılıp ağlayan insanlar bile oldu. Onun verdiği mutluluk çok ayrı.
Taflan: Onca yerden dönüp Türkiye’ye baktığında; ne yapıyoruz biz, neredeyiz?
Anıl: O konuya pek girmeyelim, hepimizin bildiği ve şikayet ettiği şeylerden muzdarip bir insanım. Güzel olana odaklanacak olursak, gezme bilinci olan çok fazla insan çıkıyor bizim nesilden ve bizden sonraki nesillerden. Bu harika bir şey, yurt dışındayken eksikliğini çok fark ettiğim bir şeydi, aylarca gezdim, Türkiye’den gördüğüm insan sayısı çok kısıtlıydı. Şimdi gezme bilincini birbirine aşılayan bir nesil var bu beni mutlu ediyor. Siz de varsınız, bir sürü arkadaşımız da var, yolcular da var.
Taflan: E hadi biraz reklam; Keşfetsene hakkında ne düşünüyorsun ?
Anıl: İçerik olarak çok yalın ve sevdiğim bir diliniz var. Herkesin anlayabileceği türde yazıyorsunuz. Interrail yapmayı planlayan arkadaşlarıma sizin rehberinizi yolluyorum. Bildiğimiz sitelere baktığım da özgün içerikten yoksunlar.d Sizden kopyalan birçok insan var. Bunu 2 kişi ve çalışkan bir şekilde yapıyor olmanız bence harika bir şey.
TEŞEKKÜRLER
Keşfetsene’nin Muhabbetler bölümünü başlatanın keyfini, ilk muhabbetimizde Sevgili Anıl’ı ağırlama ayrıcalığı ile birleştirdiğimiz için mutluyuz. Anıl Kangal, hem atmış olduğu adımla, tek başına gerçekleştirdiği Dünya turu ile ilham verirken, hem de tur dönüşünde tercih ettiği hayatıyla adeta ders veriyor. Tevazusu sebebiyle ondan duyamayacağımız bu beylik cümleleri, bizlerden genç arkadaşlara yola çıkmaları, akranlarımıza ve büyüklerimize de farklı bir şeyler yapabilmeleri uğruna “haydi” demek için biz kullanıyor ve Anıl’a da, yoluna da, yolculuğuna da teşekkür ediyoruz.