Seyahat Blogları ve Sosyal Medya, Turizmin Geleceğini Belirleyecek
Şimdi içinde bulunduğumuz bir grubu överken, aşırı dikkatli metin yazma gerekliliğinin farkındayım, bunu mütevazılık hassasiyetinden değil de, “sorumluluk” kaygısından yapmaya çalışayım. Keşfetsene açıldığında çok iyi gezi blogları vardı ancak bugünkü ulaştığımız tavşan gibi türeme şeklinde bir sayıya sahip bir grup da değildik. Birçok arkadaşımıza yeni blog açmaları konusundaki yardımcı tavrımızı Keşfetsene‘nin en büyük ödüllerinden sayarız ki özellikle backpacker kültürü bunu gerektirir. Biz de zamanında çok yardım aldık, elden geldiğince de yardım ederiz. Sayının çoğalması bizleri üzmez, zaten bir süre sonunda iyiler hep kazanıyor. Elenmeler; okur, takipçi ya da arama motorları tarafından yapılıyor. “Seyahat kültürünü kurtaracak” dediğimiz gezi blogları, her gezi bloguyum diyen yayıncı tarafından olacak değil. Gezi bloglarının durumu ile ilgili bir ara yazacağım, o da ayrı konu. Bu uzun girizgahı geçersek;
Gerzeklere ön not: İstisnalar vardır, bazen de yüksek yüzdededir.
Türkiye’de Seyahat Alışkanlıkları
Türkiye’de seyahat alışkanlıkları diye Turizm Bakanlığının, TURSAB’ın, tur operatörlerinin, uçak firmalarının çeşitli yazıları oluyor; genelde başı sonu birbirine benzemeyen, herkesin kendini öne çıkartmaya çalıştığı istatistikler diyebiliriz. Ya ölçümleme yapmayı bilmiyoruz ya da bu iş hâlâ fazla bakir. Ben oyumu ikisinde eşit kullanıyorum, söylemek istemediğim “aldatıcılık” üçüncü seçeneğiyle birlikte.
2016 yazında son derece trend olan bir yazı vardı, “Yunan adaları varken, ben niye Ege’de kazık yiyeyim” minavlinde bir şey, o yazı paylaşıldıktan sonra bütün gazetelerde, seyahat dergilerinde kendine yer edinmiş bir konu oldu. Aynen o hesap artık seyahat bilinci değişiyor.
Aslında it gibi çalışan ancak 10 TL’ye kağıt bardak kahve alarak lüks hayat yaşadığına inanılan beyaz yakalıların “büyümesi” ve ülke tüketim ekonomisini ele geçirmesiyle seyahat alışkanlıklarımız da her şey gibi değişti. Eski kuşağın zenginleri -internet gibi bir kaynaktan mahrum olmanın da etkisiyle- kendilerini tur şirketlerinin anlaşmalarına göre yapılan tatillerde tatmin edebiliyorlardı. Hâlâ 45 yaş üstü zenginlere bakın, tatil harcamaları tur operatörleri ve otellerle yoğunluktadır. Ya da tatil seçimlerine baktığımızda nerede o Antalya Bodrum tatilleri, artık fırsatı olan, vizyonu olan ya da fırsatı olabildiğini anlayan kendini yurt dışında buluyor.
Seneler önce gittiğimiz Pattaya‘yı -sadece daha ucuz uçak ve konaklama seçeneği olduğu için- tur operatörü aracılığıyla gezmiştik. Gezdik dediysek de içi boş “tüm gün serbest zaman” turlarından. Havalimanı otel transferi sırasında da sözde panoramik Bangkok turu. Neyse; beş günlük çılgın Pattaya gezisi sonrası iyi bin tane anımızın arasında en öne çıkan “kafamıza silah dayanıp, jet ski mafyası tarafından soyulmuş olmak“tı.
Dönüş servisinde bunu paylaştığımız tur rehberi (!) “E Pattaya’da jet skiye mi binilir, bunu bilmiyor muydunuz?” gibi efsanevi bir yanıtla bizi karşılayınca, nasıl ona saldırmadım hâlâ bilmiyorum. Pezevenk, söyledin mi ki? Neyse, bugün Keşfetsene’nin pattaya gezi rehberi ‘nde ilk sırada “Jet skiye binmeyin” yazıyor. Bizde olmasaydı farklı bir gezi bloggerı arkadaşın yayınında yer alırdı. Zaten kimseye tek bir kaynak okuyarak gidin demiyoruz, çeviri veya kopyala yapıştır içerik yazan canavarları saymazsak, her yazı farklı bir deneyim, yeni bir rehber bilgi.
Van Gezisi’nin Hayal Kırıklığı Vanadokya
Şu an Van’da bu satırları yazıyorum, sebebi de yol arkadaşımın erken uyuması değil, onu erken uyuyacak kadar yoran “Vanadokya yolu”. Van Başkale’de Kapadokya’nın küçüğü diye tur operatörlerinin sitelerinde öne çıkartılan bir nokta var. Huyum kurusun, özellikle yurt içi geziler yaparken tüm kaynaklarla birlikte en azından rota fikri için tur şirketlerinin programını da okurum. Aman bir övmüşler, bir övmüşler; neyse gittiğimizde kıçı kırık rüzgar oluşumlarının yardığı güzel birkaç kayalık ve insan müdahalesi dahi olabileceğini tartışacağımız üç tane peri bacası vardı en uzunu anca benim kadar.
Ya lanet olsun size ya; memlekette rüzgar esen her yerde görülen bu şeyleri niye turistik harika diye ilan ettiniz ki? Aynı şekilde “Çavuştepe Kalesi” faciası da var yol üstünde. Ya ona kale denmez, “Çavuştepe Kalesi kalıntıları” denir. Rotayı şişirmek için eklemişler, oysa ki bizim Van Gezi Rehberi‘nden yazdığımız basit bir cümle var: Zaten yol üstünde olduğu için ayaklarınızı dinlendirmek için durabileceğiniz bir nokta olabilir. Surların izlerinden kalenin zamanında ne büyük olduğunu düşünebiliyor, hayallere dalabiliyorsunuz, ancak….” la bu kadar işte, bunu yazsan gidecek adamın bi’ beklentisi olmaz, sana da sövmez sonra.
Sevgi, Adalet, Dürüstlük
Dünya’yı ne kurtarır bilmiyorum, “Sevgi, adalet ve dürüstlük” temelinde ütopikleştirdiğimiz üçlünün başarılı olabileceğini sanarım ama seyahat kültürümüzü ve interneti “gerçeklik” kurtaracak. Sadece gezi konusunda değil, her konuda bireysel, yaşanmış, gerçek anılar yazan bloggerlar, çok değil 10 seneye seyahat kültürümüze şu ankinden çok daha fazla yön verecek, bu yazı kalır, o gün gelir okuruz.
Dışarıdan görünenin aksine, en zorlu blog türlerinden biri olan seyahat bloglarını yazan, yayınlayan, emek harcayan tüm blogger dostlara, arkadaşlara ve takip edip de tanışmadığım herkese emeklerine sağlık diyerek bitireyim. Yolunuz, yolumuz açık olsun.
16 Mayıs 2017 Van – 16 Haziran 2017 Olympos