ADANALI OLMAK
Keşfetsene’de makaleler bölümümüzde malum birçok kafası güzel konuda yazı yazmaya çalışıyoruz. Bilgi, deneyim ve yorumlarımızdan oluşan bu karalamaların en farklısı belki de Adana ve Adanalılık üzerine yazılması gereken. Adana Gezi Rehberi‘mizin de kültürel bir parçası olmuş olur. Ne ben ne Barış öyle klasik Adanalı tanımına çok uymayız, hatta birkaç hemşehrimiz bizi “Beyaz Adanalı” olmakla suçlar, varsın olsun, klasik Adanalı tanımının yapılamayacağı gerçeğini ona hatırlatmak lazım.
Biz biraz mikro milliyetçi bir kent kültüründen geliyoruz şüphesiz. Elbette bu ülkenin en az 60, 70 şehri için geçerlidir bu durum ancak Adanalılık gerçekten biraz farklıdır, çünkü dibine kadar ülkeye karışmış olsa da buranın kültürü nevi şahsına münhasır olmanın fazla ötesine geçmiştir. Tabii ki Dünyalılık uğruna ilerlediğimiz yolculuğumuzda şehircilik ya da hemşehricilik bizim için çok bir şey ifade etmiyor ama, hem bir rehber niteliğindeki Keşfetsene‘de yazı yazarken çok objektif olma, hem de kaç yıl beslenmiş olduğum toprağı anlatırken ‘o kadar da objektif olamayacağım’ dengesinde bir yazı, buyurun, hoş geldiniz memleketimize.
1- Adanalılar genellenemez:
Burada Adanalı birkaç ünlü ile lafa gireyim, sizin en bildiklerinizden Şener Şen, Yılmaz Güney, Ferdi Tayfur, Fatih Terim, Kıvanç Tatlıtuğ beşlisini yan yana koyun bi’ hele. Hangi benzer özelliğini gördüğünüzü aşağı yorum olarak yazarsanız seviniriz.
2- Adanalılar genellenebilir:
Bak işte burada kim olursa olsun, bu coğrafyada yaşayanların çok temel özellikleri vardır.
- Adana’da “Biz” kültürü vardır: “Bize gidek, bizde kalak, bizde yiyek” ile biter bütün sokak buluşmaları. “Bize mi dedin, bizde mi, bize de mi?” diye başlar bütün sokak kavgaları.
- Adana Çok Sıcaktır: Hem şehrin çakma kış dışındaki üç mevsimi, hem de on üç milletten gelmiş insanı çok sıcaktır. Üstüne kebabı da sıcaktır, küfrü kavgası da. İnsanının sevgisi de sıcacıktır, toprakların verimli kucağı da sıcaktır.
- Adana Acıdır: Bu acılık sadece kebapta, biberde, sizin şalgam suyu dediğiniz şalgamda değil aslında, insanındadır acı. Tarım ülkesinin en verimli topraklarında mevsimlik işçi diye köyünden getirilen pamuk ırgatının da acısı buradadır, her yıl sulama kanallarında boğulan çocukların acıları da kentin ta meydanındadır. “Durumumuz yog gurban” seviyesindeki işsizliği de burada görüsün, ülkenin en varlıklı insanlarının ve ailelerinin de ter akıttığı kaldırımlar altındaki çarpık yaşamı da hissedersin. Kerpiçten kırma, betondan bozma 20 metrekare damında 15 kişi uyunan aileler de bizdedir, sizin daha televizyonlarda göremediğiniz zenginlikler de ilk Adana’ya yer etmiştir.
- Adana Zengindir: Lafa gerek yok, gidin TÜİK rakamlarına bakın, on yıllardır değişmemiş bir gerçektir ki bu şehirde para vardır. Yemesini de biliriz evvel Allah.
- Adana ucuzdur: Evler pek pahalıdır bizim memlekette. Toprak meraklılığından ve geleneksel gayrı menkul merakından gelir, oysa ki kiralar oldukça ucuzdur. E öyle olunca dükkanlar da, ham madde de çok pahalı olmamış, şehre bereket yağmıştır. Bizde yeme içme ucuzdur evet, yaşam da ucuzdur, ulaşım da. İşin komiği su çok pahalıdır ama çeşmeden kana kana içilir, bir diğer yanda ise ‘hayat’ pek ucuzdur ülkenin tamamında olduğu gibi. Kolay ölürsün bu memlekette.
- Adana uçlarda yaşar: Kendimi bildim bileli bu memleket konusunda en derin tespitim budur, “biz fazla uçlarda yaşıyoruz aga.” Tamam bütün aşklar aşktır ama Adanalı’nın aşkının eşini benzerini ne İtalya’da gördüm, ne Fransa’da. Kavga özellikle bizim toplumun olmazsa olmazı ne yazık ki, bizdeyse fena. İki grup karşılıklı bir araya gelsin çocuksu bir mahalle atışmasında, yahu bir taraftan biri, diğerini tanıyınca durulur di’ mi sular, yok işte bizde, öz kardeş karşı tarafta ise dahi çekilebilir bazen bıçaklar… Kötüdür kavgamız. Bütün memleket küfürcüdür, küfürlüdür, Adana’da küfür Allah’a edilir, siz hep yanlış anlarsınız, aslında geneli dinine bağlı insanlardır hemşehrilerimin ama ağız alışkanlığı biraz Allah’ına küfrederiz. Ama dikkat küfrettiğimiz Allah değil, Allah’ıdır. Ne demek, en dibi demek, hani senin en en en dibine söverim ben demek, daha ötesi yoktur bilader.
- Adana kokar: Nisan ortası, mayıs sonu boyunca 40 gün kadar portakal çiçeği kokar. Şehrimizin bütün boş alanlarında, yol ortası refüjlerinde, kenar kaldırımlarda turunç ağaçlarımız vardır, kimse de pek tenezzül etmez toplamaya, işte onun çiçeği çok güzel kokar. Havaalanından ya da otogardan inerken sizi karşılar, hiç de geri bırakmaz. Ondan sonra haziran – eylül boyunca ter kokar. E malum sıcak fena. Bir de 365 gün kebap kokar. İki köşenin birindeki kebapçımızın dumanı, damlardan sık sık yükselen mangal kokusuna karışır ve sizi hep ama hep acıktırır.
ADANALIYIK ALLAH’IN ADAMIYIK ŞİİRİ
Orijinali tabiatı gereği oldukça küfürlü olmakla beraber, biz en azından yumuşatılmışını paylaşmak isteriz. Çok fazla versiyonu olduğunu da hatırlatalım:
Adanalıyık Allah’ın adamıyık
Uçağa kafa atar, trene çelme takarık
Hem namaz kılarık, hem şarap içerik
Adanalıyık Allaa’n adamıyık
Virajda sollarık, düzde basarık
Gündüz pamuk toplarık, gece avrat hoplatırık
Ete para vermeyik, kuru fasulya yerik
Tabanca bıçak bizde oyuncak
Mapushane evimiz, kelepçe kol saatimiz
Adanalıyık Allah’ın adamıyık
Bici yerik, şalgam içerik
Gündüz tarlaya, geceleri hanıma dalarık
Atsız kalırık, avratsız kalmayık
Ceketi satar
Asfaltta yatarık
Dört hanım alırık
Kaynanaya sarkarık
Gene de doymayık
Adanalıyık Allah’ın adamıyık
Mavrasız hiç kalmayık
Taflan Kandemir / 4 Mayıs 2014 İstanbul